-
1 kapalı
1. باطن [باطِن]Anlamı: gizli, saklı veya müphem2. باطني [باطِنيّ]Anlamı: gizli, saklı veya müphem3. خاف [خافٍ]Anlamı: gizli, saklı veya müphem4. خفي [خَفِيّ]Anlamı: gizli, saklı veya müphem5. دغل [دَغِل]Anlamı: gizli, saklı veya müphem6. دفين [دَفِين]Anlamı: gizli, saklı veya müphem7. كمين [كَمِين]Anlamı: gizli, saklı veya müphem8. مبطن [مُبَطَّن]Anlamı: gizli, saklı veya müphem9. مبهم [مُبْهَم]Anlamı: gizli, saklı veya müphem10. متحجب [مُتَحَجِّب]Anlamı: gizli, saklı veya müphem11. متستر [مُتَسَتِّر]Anlamı: gizli, saklı veya müphem12. مختف [مُخْتَفٍ]Anlamı: gizli, saklı veya müphem13. مختوم [مَخْتُوم]Anlamı: açık olmayan14. مخفي [مَخْفِيّ]Anlamı: gizli, saklı veya müphem15. مستتر [مُسْتَتِر]Anlamı: gizli, saklı veya müphem16. مستور [مَسْتُور]Anlamı: gizli, saklı veya müphem17. مسدود [مَسْدُود]Anlamı: açık olmayan18. مغلق [مُغْلَق]Anlamı: açık olmayan19. مغلوق [مَغْلُوق]Anlamı: açık olmayan20. مقفل [مُقْفَل]Anlamı: açık olmayan21. منغلق [مُنْغَلِق]Anlamı: açık olmayan22. موصد [مُوصَد]Anlamı: açık olmayan -
2 explicit function
kapali olmayan fonksiyon, belirtik islev -
3 açık
\açık vermek Defizit aufweisen, in den roten Zahlen stehenkasa açığı der Fehlbetrag in der Kasseülkenin doktor açığı der Ärztemangel des Landes2) Lücke f3) ( gemi)\açıklarda auf offenem Meeraçığa çıkarmak entlassenyüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude1) ( kapalı olmayan) offen, geöffnet, auf\açık bırakmak offen lassen, auflassen\açık kapı bırakmak ( fig) sich einen Ausweg offenhalten, sich eine Hintertür offen halten\açık pencere önünde vor dem offenen Fenster\açık şehir pol offene Stadtgözünü \açık tutmak die Augen offen halten2) ( yol) freiyolu \açık olmak freie Bahn habençek \açıktır der Scheck ist nicht gedecktçok \açık bir film ein sehr freizügiger Film5) ( boş) leer, freikâğıtta \açık yer kalmadı es gab keinen leeren [o freien] Platz mehr auf dem Blatt7) ( vazıh) offen\açık konuşma zamanı artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden8) aufgeschlossenher çeşit yeniliklere \açık olmak aufgeschlossen sein gegenüber allerlei Neuigkeiten9) ( renk için) hell\açık bir renk eine helle Farbe\açık sarı saçlı bir kadın eine Frau mit hellblondem Haar\açık tenli hellhäutig11) ( sarılmamış) lose12) (kamuya \açık, halka \açık, gizli olmayan) öffentlich\açık duruşma/oturum öffentliche Verhandlung/Sitzung13) \açık farkla önde olmak mit großem Abstand führen1) ( açıkça) offen\açık söylemek offen sagen\açık söylemek gerekirse, ... offen gesagt [o gestanden],...\açık vermek ( fig) sich verraten, sich anmerken lassenhiç \açık vermedi er ließ sich nichts anmerkenbirine \açık olmak jdm offen seinkapım sana her zaman \açıktır meine Tür ist immer für dich offen2) ( dükkân) offen, aufbu dükkân pazarları da \açıktır dieser Laden hat [o ist] auch sonntags offendükkân \açık mı? hat das Geschäft auf?gözlerini \açık tutmak (a. fig) die Augen offen haltenışığı \açık bırakma! lass das Licht nicht an!radyo \açık mı? ist das Radio an? -
4 ღია
i.1. açık, kapalı olmayan2. açık renkli -
5 açık
1. عار [عار]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan2. عام [عامّ]Anlamı: her kese ait yer3. عريان [عُرْيان]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan4. متضح [مُتَّضِح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh5. متضح [مُتَّضِح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan6. متجل [مُتَجَلٍّ]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh7. متجل [مُتَجَلٍّ]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan8. متعر [مُتَعَرٍّ]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan9. مشاع [مُشَاع]Anlamı: her kese ait yer10. مشترك [مُشْتَرَك]Anlamı: her kese ait yer11. مطلق [مُطْلَق]Anlamı: her kese ait yer12. معرى [مُعَرًّى]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan13. مفتوح [مَفْتُوح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan14. مفصح [مُفْصِح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh15. مفصح [مُفْصِح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan16. مكشوف [مَكْشُوف]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan17. ناصع [ناصِع]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh18. ناصع [ناصِع]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan19. واضح [واضِح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh20. واضح [واضِح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan21. وضاح [وَضَّاح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh22. وضاح [وَضَّاح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan23. عمومي [عُمُومِيّ]Anlamı: her kese ait yer -
6 عار
I1. çırçıplakAnlamı: büsbütün çıplak2. çırılçıplakAnlamı: büsbütün çıplak3. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan4. tırılAnlamı: çıplak ve zayıf5. çıpıldakAnlamı: çıplak6. üryanAnlamı: çıplak, açık7. nüAnlamı: çıplak8. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayanIIعَار1. aşağılıkAnlamı: adilik, aşağı olam durumu2. ayıpAnlamı: kusur, eksiklik -
7 عريان
عُرْيان1. çırçıplakAnlamı: büsbütün çıplak2. yalınAnlamı: çıplak3. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan4. çırılçıplakAnlamı: büsbütün çıplak5. tırılAnlamı: çıplak ve zayıf6. çıpıldakAnlamı: çıplak7. üryanAnlamı: çıplak, açık8. nüAnlamı: çıplak9. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan -
8 متجل
مُتَجَلٍّ1. açıkAnlamı: kolay anlaşır veya vazıh2. belirginAnlamı: açık, bariz3. aşikârAnlamı: açık, apaçık, belli4. barizAnlamı: açık, göze çarpan, belirgin5. apaçıkAnlamı: çok açık6. zahirAnlamı: açık, belli7. aydınlıkAnlamı: açık olan, vazıh8. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan9. besbelliAnlamı: açık, apaçık10. belliAnlamı: bilinmedik bir yanı olmayan, malûm -
9 متضح
مُتَّضِح1. açıkAnlamı: kolay anlaşır veya vazıh2. belirginAnlamı: açık, bariz3. barizAnlamı: açık, göze çarpan, belirgin4. aşikârAnlamı: açık, apaçık, belli5. zahirAnlamı: açık, belli6. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan7. aydınlıkAnlamı: açık olan, vazıh8. belliAnlamı: bilinmedik bir yanı olmayan, malûm9. besbelliAnlamı: açık, apaçık -
10 متعر
مُتَعَرٍّ1. çırılçıplakAnlamı: büsbütün çıplak2. çırçıplakAnlamı: büsbütün çıplak3. striptizciAnlamı: striptiz yapan kadın4. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan5. tırılAnlamı: çıplak ve zayıf6. çıpıldakAnlamı: çıplak7. üryanAnlamı: çıplak, açık8. nüAnlamı: çıplak9. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan -
11 معرى
مُعَرًّى1. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan2. çırçıplakAnlamı: büsbütün çıplak3. çırılçıplakAnlamı: büsbütün çıplak4. üryanAnlamı: çıplak, açık5. nüAnlamı: çıplak6. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan -
12 مفتوح
-
13 مفصح
مُفْصِح1. açıkAnlamı: kolay anlaşır veya vazıh2. apaçıkAnlamı: çok açık3. barizAnlamı: açık, göze çarpan, belirgin4. belirginAnlamı: açık, bariz5. zahirAnlamı: açık, belli6. aydınlıkAnlamı: açık olan, vazıh7. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan8. besbelliAnlamı: açık, apaçık9. belliAnlamı: bilinmedik bir yanı olmayan, malûm -
14 مكشوف
مَكْشُوف1. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan2. çırçıplakAnlamı: büsbütün çıplak3. çırılçıplakAnlamı: büsbütün çıplak4. kapsızAnlamı: kaplanmamış olan5. çıpıldakAnlamı: çıplak6. üryanAnlamı: çıplak, açık7. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan -
15 واضح
واضِح1. açıkAnlamı: kolay anlaşır veya vazıh2. belirginAnlamı: açık, bariz3. barizAnlamı: açık, göze çarpan, belirgin4. apaçıkAnlamı: çok açık5. vazıhAnlamı: açık6. sarihAnlamı: açık, kolay anlaşılır7. netAnlamı: bütün çizgileri belirgin olan8. zahirAnlamı: açık, belli9. aydınlıkAnlamı: açık olan, vazıh10. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan11. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık12. belliAnlamı: bilinmedik bir yanı olmayan, malûm13. besbelliAnlamı: açık, apaçık14. belirliAnlamı: açık ve kesin olarak sınırlanmış -
16 وضاح
وَضَّاح1. açıkAnlamı: kolay anlaşır veya vazıh2. barizAnlamı: açık, göze çarpan, belirgin3. belirginAnlamı: açık, bariz4. güzel5. zahirAnlamı: açık, belli6. aydınlıkAnlamı: açık olan, vazıh7. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan8. belliAnlamı: bilinmedik bir yanı olmayan, malûm9. besbelliAnlamı: açık, apaçık -
17 cloudy
adj. bulutlu, kapalı, bulanık, gölgeli, belirsiz, muğlak, açık olmayan, hareli; damarlı (ağaç)* * *bulutlu* * *1) (full of, having, or covered with clouds: It is a bit cloudy today.) bulutlu2) (not clear: a cloudy photograph/memory.) bulanık, net değil -
18 dull
adj. fersiz, kalın kafalı, kör, mat, sersem, duygusuz, ruhsuz, tatsız, ağır, sıkıcı, donuk, renksiz, soluk————————v. kütleştirmek, köreltmek, donuklaştırmak, duygularını köreltmek, uyuşturmak, sersemletmek* * *1. matlaştır (v.) 2. mat (adj.)* * *1) (slow to learn or to understand: The clever children help the dull ones.) kalın kafalı2) (not bright or clear: a dull day.) kapalı, sıkıcı, kasvetli, bulutlu3) (not exciting or interesting: a very dull book.) sıkıcı, yavan, ilginç olmayan•- dully- dullness -
19 undurchsichtig
-
20 إشكالي
إِشْكالِيّ1. kör düğüm2. muğlakAnlamı: anlaşılması güç, çapraşık3. muammalıAnlamı: bilmeceli, muamma dolu4. mihnetliAnlamı: zor, üzücü5. girişikAnlamı: birbirinin içine girmiş, karışmış olan6. esrarengizAnlamı: gizlerle, sırlarla örtülü7. gizliAnlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan8. meseleAnlamı: sorun9. muammaAnlamı: bilmece10. sorunsalAnlamı: doğru olma ihtimali bulunmakla birlikte şüphe uyandıran, kesin olmayan11. sorunluAnlamı: sorunu olan, problemli12. gizemliAnlamı: gizem niteliğinde olan13. problemliAnlamı: sorunu olan14. gizemAnlamı: aklın erişmediği, açıklamayan şey15. problem16. müphemAnlamı: belirsiz17. bilmeceAnlamı: bir şeyin adını anmadan üstü kapalı söyleyerek ne olduğunu dinleyici veya okuyucuya bırakmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kapalı — sf. 1) Kapanmış olan, açılmamış, mestur, açık karşıtı 2) Geçilmez durumda olan 3) Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri) 4) Başı örtülü (kadın) 5) Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem 6) Gizli, saklı Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü kapalı — sf. 1) Çevresinde olanlardan haberi olmayan (kimse) Hem, bizim çocuklarımız gözü kapalı, masum çocuklar... R. N. Güntekin 2) zf. Düşünmeden, duraksamadan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gözü kapalı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstü kapalı — sf. Açık ve kesin olmayan Onu yumuşatacağına, daha fazla alaycı yaptı; oldukça üstü kapalı bir sesle... H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık tribün — is. Açık havadaki spor karşılaşmalarında seyircilerin oturduğu ve üstü kapalı olmayan bölüm … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışrak — sf., ğı, fel. Herkesin öğrenmesinde sakınca görülmeyen, gizli kapalı olmayan (her türlü bilgi, öğreti), içrek karşıtı … Çağatay Osmanlı Sözlük
VÂZIH — Açık, ayan, âşikâr. Besbelli. Kapalı olmayan. * Edb: Vuzuhlu söz. Bir okunuşta mânâsı anlaşılacak ifâde … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gayrı vazıh — kapalı , açık olmayan … Hukuk Sözlüğü
F-Typ-Gefängnis — Als Typ F Gefängnis oder amtlich Geschlossene Typ F Hochsicherheitsstrafvollzugsanstalt (türk. F tipi cezaevi / F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu) werden im türkischen Strafvollzugsrecht Hochsicherheitsgefängnisse bezeichnet.… … Deutsch Wikipedia
F Tipi Cezaevi — Als Typ F Gefängnis oder amtlich Geschlossene Typ F Hochsicherheitsstrafvollzugsanstalt (türk. F tipi cezaevi / F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu) werden im türkischen Strafvollzugsrecht Hochsicherheitsgefängnisse bezeichnet.… … Deutsch Wikipedia
F Tipi Cezaevleri — Als Typ F Gefängnis oder amtlich Geschlossene Typ F Hochsicherheitsstrafvollzugsanstalt (türk. F tipi cezaevi / F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu) werden im türkischen Strafvollzugsrecht Hochsicherheitsgefängnisse bezeichnet.… … Deutsch Wikipedia